Yeşil Hastane nedir ?

İlk hedefimiz yeşil hastaneler. Çünkü sürdürülebilir bir gelecek için buna ihtiyacımız var. İçinde yaşadığımız bu dünyada kendimiz ve kurumlarımız için ekolojik ve ekonomik uyumu sağlamalıyız.

Sağlıkta Enerji Verimliliği Projesi

Sağlık Bakanlığı’nın 200 yatak ve üzeri kapasitedeki tüm hastanelerde uluslararası yeşil bina sertifika sistemi olan LEED’i zorunlu hale getirmesiyle, Türkiye’de “Yeşil Hastane” dönemi başlamıştır.

Çevre Dostu Hastaneler: Hastaneden Yesil Hastaneye

Yesil hastane kavramı, kaynak kullanımına alternatifler üretmek, enerjinin, suyun ve malzemenin daha etkin ve verimli kullanılmasını tesvik etmek, her türlü israfın önüne geçilmesini sağlamak, çevreye duyarlı ve çevre dostu bina tasarımlarını gerçeklestirmek ve hizmet sunum sürecinde de çevre dostu olabilmektir.

Yeşil Hastane : Sürdürülebilirlik

Hastaneler kaliteli , srdürülebilir ve sürekli güncellenen teknolojilerle donatılmalı

Geleceğin Sağlık Devrimi : Yeşil Hastaneler

Sağlık Hizmetlerinin Türkiyedeki Uygulanış ve Gelecekte Uygulanması İstenilen Standartlara Göre Durum Analizleri

12 Mart 2017 Pazar

​Türkiye Yeşil Sağlık Tesislerinde İlk Adımlarını Atıyor

Emre Ilıcalı

Altensis Kurucu Ortağı
Sağlık Bakanlığı’nın 200 yatak ve üzeri yeni hastanelerde LEED sertifikası zorunluluğunu getirdiği 2013 yılından bu yana yeşil sağlık tesisleri konusunda önemli adımlar atıldı. 4 büyük sağlık tesisinin çevre dostu kriterleri konusunda gelişme sağlanırken, bunlardan bazıları dünyadaki en büyük yeşil hastane örnekleri arasına girdi. Bu adımlar memnuniyet verici ama yeterli değil. Çünkü Türkiye’de 355’i özel olmak üzere bin 191 hastane bulunuyor.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı 2013 yılında 200 yatak ve üzeri yeni hastanelerde LEED Sertifikası alınmasını zorunlu hale getirdi. Bu kamu alanında bu konuda atılan en somut adımlardan birisi oldu ve ilk kez bir kamu kurumu istenilen hedefi net bir biçimde ortaya koydu. Söz konusu zorunluluktan sonra Türkiye’nin yeşil sağlık tesisleri konusunda ilk adımlarını attığını mutlulukla görüyoruz. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göztepe Hastanesi ve Acıbadem Üniversitesi Altunizade Hastaneleri’nin yeşil sertifika yolculuğu başladı.
Burada Bakanlığın LEED sertifikasını seçme sebebinin, şu anda yalnızca LEED sertifikalarında sağlık yapılarına özel bir uluslararası sistemin bulunması olduğunu belirtmeliyiz. Tüm bunlarda amaç, yapılacak hastane binalarının, etkinliği tartışılan birkaç basit uygulama ile yeşil bir bina olduğunu iddia etmesinden ziyade, tam anlamıyla uluslararası denetlenen bir sistemin bütün öğelerini uygulayarak yeşil bina ve yeşil hastane olmanın tüm gerekliliklerini ortaya koymalarıdır.
Hastanelerin Yeşil Olması Neden Önemli?
ABD Çevre Koruma Vakfı verilerine göre sağlık yapıları, gıda sektöründen sonra ikinci en yüksek enerji yoğun ticari bina tipidir, normal ticari binalara oranla iki kat daha fazla enerji tüketirken, bina kaynaklı karbon salımlarının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır.
Ayrıca 7 gün 24 saat faaliyet halinde olan bu binalar insan dolaşımının yoğun olması, insan sağlığı, konforu gibi konuların aşırı hassas olması gibi özellikleriyle yeşil bina konseptine ait öğelerin tamamıyla ciddi anlamda ilişkili değerlendirilmelidir. Hastanelerin çevresel etkileri konusunda başta ABD olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinde ciddi adımlar atılmış, yeni yasa ve yönetmelikler yürürlüğe girmiştir.
ABD Çevre Koruma Vakfı verilerine göre sağlık yapıları, gıda sektöründen sonra ikinci en yüksek enerji yoğun ticari bina tipidir.
LEED Kategorisi Yeni Ama Çok Popüler
Uluslararası Yeşil Bina sertifika sistemlerinden LEED, bu konuda ayrı bir kategori açmış ve LEED for Healthcare 2010’da uygulanmaya başlanmıştır. Sertifikalar açısından yeni bir konu olmasına rağmen, hemen popüler oldu çünkü bütün dünyada uygulanabilecek ölçütleri içeriyor ve uluslararası başvuruları kabul ediyor. Özellikle binaların enerji verimliliği, insan sağlığı ve konforu, mimari tercihlerin çevreye, kullanıma ve işletmeye etkileri anlamında birçok yeni ve değişik ölçütleri var. LEED for Healthcare şu anda yalnızca yeni projeler için geçerli. Mevcut binalar için LEED Existing Building sertifika sistemi kullanılabiliyor.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi aradan geçen 3 yıl içinde 3-4 önemli hastanede çevre dostu süreç başladı. Biz de Altensis olarak özellikle İstanbul’daki büyük öneme sahip Eğitim ve Araştırma hastanelerinin dönüşüm projelerinde LEED HC sertifikası alınması konusunda danışmanlık ve mühendislik hizmeti veriyoruz.
Türkiye’deki yeşil sağlık tesislerine ilişkin bu örnekleri incelediğimizde, örneğin Kartal hastanesi, dünyada bu büyüklükte çok az yeşil hastane var; olanlar da genellikle özel girişimler. Sadece bu açıdan bile dünyadaki ilklerden. Ancak bunun ötesinde; konfor, iç mekan, yaşam kalitesi, ekipman, kaynak kullanımı gibi konularda bir devlet hastanesinden beklenen standartların çok üstüne çıkarak, hem hastaları hem de çevreyi ilgilendiren pek çok uygulama ilk kez bu projelerde hayata geçiriliyor.
Birkaç sene içinde atılmış olan bu adımlar memnuniyet verici ama yeterli mi? Yeterli değil. Çünkü Türkiye’de hala 355’i özel olmak üzere bin 191 hastane bulunuyor.
3 Hastanenin Yenilenme Sürecinde Aktif Rol Aldık
Altensis olarak ilk etapta İstanbul’da yenilenen üç hastane; Kartal, Okmeydanı ve Göztepe için tasarım süreci çalışmalarımızı yaptık . Ayrıca Projelerin sahibi durumunda bulunan İstanbul Planlama Koordinasyon Birimi (İPKB), yeşil bina anlayışını tüm projelerine taşımak niyetindedir. Bahsi geçen üç hastanede de ALTIN Seviyesinde LEED Sertifikası alınması hedeflenmektedir. Öncelikle tasarımda LEED’in gereklilikleri sağlanmasına gayret gösterdik. Enerji ve su verimli binalar olarak tasarlanmasının ötesinde hastane binalarına özel sağlıkla ilgili birçok kriter var. Gün ışığı alınması, taze havanın standartlar üzerinde verilmesi, sağlığa zarar vermeyen yapı kimyasalları kullanılması, yeşil dinlenme alanları tahsis edilmesi gibi özellikleri sayesinde hastaların iyileşme sürelerinin de azaltılması hedefleniyor. Ayrıca yağmur suyu yönetimi, peyzaj ve ulaşım planlaması uygulamaları sayesinde bu binalar hem doğayla barışık hem de şehir altyapısına ek yük getirmeyecek şekilde tasarlandı.
Bu hastanelerin hepsi benzer ölçeğe ve yapıya sahip ve ortak noktaları çok fazla. Hepsi lokasyon olarak merkezi, sosyal donatılara yakın ve toplu taşıma olanaklarıyla kolaylıkla erişilebilen noktalarda yer alıyor. Bu da yeşil bina ölçütleri açısından oldukça avantajlı bir durum. Aynı şekilde binaların yenileniyor olması, yeşil bina sistemleri kapsamında istenilen uygulamaların adapte edilebilmesine olanak sağlıyor. Projenin yürütücüsü olan İstanbul Planlama Koordinasyon Birimi yeşil bina konusuna çok önem veriyor.. LEED sertifikası alınmasına karar verilen günden beri yeşil bina hedefinin önemini ve yapılması gerekenleri proje paydaşlarına vurguluyorlar. Bu vesileyle Başta IPKB Direktörü Sn. Kazım Gökhan Elgin olmak üzere tüm ekibe teşekkürlerimizi sunmak isteriz. Ayrıca bu projenin LEED sertifikası almasının uluslararası finansman desteği konusunda da kolaylık sağladığını düşünüyoruz.
Bu Projelerden bir tanesi olan ve Altensis olarak hem tasarım hem de inşaat süreçlerinin LEED hizmetlerini verdiğimiz Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapsamında, yapılan uygulamalardan bazıları şöyledir:
• Bina arazisinde, inşaat esnasında ve sonrasında doğal yaşamın korunmasına ve yeşil alanların tasarımına azami ölçüde dikkat edilmiştir. Bitkilendirme çalışmaları esnasında, yerel ve adapte olmuş bitkiler seçilerek, su tüketiminin ve kimyasal gübre kullanımının en aza indirgenmesi hedeflenmektedir.
• Yapılaşmanın altyapıya ve özelikle yağmur suyu şebekesine getireceği yükün en az indirgenmesi için sert zeminlerin oranı düşük tutulmuş, mümkün olduğunca geçirgen yüzeyler kullanılmıştır.
• Binalarda çeşitli noktalarda bisiklet park yerleri belirlenerek, alternatif ulaşım yöntemleri desteklenmektedir. Ayrıca binada elektrikli araçlar ve düşük emisyonlu araçlar için özel park yerleri ayrılacaktır. Bu uygulama diğerlerine oranla çevreye daha az zararlı bu araçların kullanılmasını teşvik etmeye yöneliktir.
• Binanın lokasyonu ve toplu taşıma sistemi ile entegrasyonu sağlanarak, bireysel araç kullanımına olan ihtiyaç en aza indirilmeye çalışılmıştır.
• Bina kapsamında kullanılacak su armatürleri ve vitrifiyelerde konfor ve estetik kadar, su verimliliği özelliği de aranmış, bu seçimlerde EPA (Environmental Protection Agency) standartları göz önünde bulundurulmuştur. Bu tercihler sonucunda binada standart binalara oranla % 30 civarında su verimliliği sağlanmıştır.
• Binadaki enerji harcayan tüm sistemlerin, LEED tarafından belirtilen devreye alma ve kabul prosedürlerine uygun olarak denetlenmesi için prosedürler ve planlar oluşturulmuştur. Böylelikle proje kapsamındaki binalarda ileride çıkabilecek olası sorunların azaltılmasına yönelik adımlar atılmıştır. Gerek montaj gerek kullanım esnasında hedeflenen performans kriterlerine uygun olarak çalıştıklarının denetlenmesi hedeflenmektedir.Sağlanacak bu kapsamlı commissioning prosedürü sayesinde binanın yoğun işletme koşullarında daha verimli çalışması ve bakım/onarım maliyetlerinin en aza indirgenmesi hedeflenmektedir.
Sağlık yapıları normal ticari binalara oranla iki kat daha fazla enerji tüketirken, bina kaynaklı karbon salımlarının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır.
• Bina da kurulacak olan TRİGEN sistemi kapsamında binada sıcak su üretilirken, yanma sırasında çıkan atık ısıdan yararlanılarak elektrik üretilecek, bu sayede ciddi anlamda bir verimlilik artışı hedeflenecektir. Buna ek olarak Bina kapsamında kullanılan aydınlatma ve mekanik sistemlerde enerji verimliliği ön planda tutulmuştur. Amerikan enerji verimliliği standardı (ASHRAE 90.1) na uygun olarak tasarlanmış sistemlerin enerji sarfiyatları, yapılacak bilgisayarlı enerji modellemesi sonucunda değerlendirilmiştir. Binada Türkiye’deki benzer standart binalara oranla Bu sayede olası verimsizlikler ve aşırı tüketime yol açacak durumlar anında tespit edilmiş, gerekli önlemler alınarak binanın enerji verimli bir şekilde tasarlanması sonucunda genel operasyonel maliyetlerinin azaltılması,ve de karbon emisyonlarının azaltılması hedeflenmiştir.
• Binada her türlü sistemin enerji sarfiyatları enerji analizörleri ve bina otomasyon sistemi vasıtasıyla gözlemlenecektir. Bu sayede enerji verimliliği hedeflerinin ne ölçüde yakalandığı anında analiz edilebilecektir.
• Proje kapsamında soğutma sistemlerinde çevre dostu soğutucu akışkanlar tercih edilecektir.
• İnşaat esnasında oluşacak atıkların geri dönüşümü ile ilgili kapsamlı bir Atık yönetim planı hazırlanarak atıkların % 75 i geri dönüştürülmüştür. Ayrıca bina kullanımında oluşacak geri dönüştürülebilir atıkların toplanması için yeterli alanlar ayrılarak binanın katı atık miktarı en aza indirilecektir.
• Binalarda inşaat esnasında iç mekanlarda kullanılacak yapı kimyasalları, (boya,astar,macun v.s.) içeriğindeki VOC ( uçucu organik zararlı bileşik) oranları uluslar arası standartlara uygun olarak tercih edilmiştir. Bu sayede binalarda çalışanların sağlığı ve konforuna azami önem verilmektedir.
• Binada kullanılan elektrik kabloları, çeşitli borular ve boyaların içeriğindeki kurşun ve cadmiyum gibi zararlı metallerin oranları uluslararası standartlara göre sınırlandırılmıştır.
• Binada kullanılan aydınlatma sistemlerinde kullanılacak lamba tiplerinin civa içeriklerine göre sınıflandırılması sağlanmış, uluslararası limitlere uygun olarak seçilmesi öngörülmüştür.
• Binada kullanılan ısıtma sistemi ve motorlarda, NOx ve Karbonmonoksit oranları uluslararası
• Bina kullanıcılarının iç yaşam konforu ön planda bulundurulmuştur.. Binalarda havalandırma stratejileri Amerikan ASHRAE standardlarına uygun olarak belirlenmiştir. Ayrıca iç mekan termal konfor tasarımı ASHRAE 55 standardına uygun olarak yapılmıştır. İklimlendirme ve aydınlatma sistemlerinde bireysel kontrole önem verilerek hem enerji tasarrufu hem de iç yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenmiştir.
• Binaların tasarımında günışığından en üst düzeyde faydalanılması esas alınmıştır. Bu sayede hem aydınlatmaya harcanan enerjinin azaltılması, hem de gün ışığının iç mekanlarda hastaların ve bina çalışanlarının üzerindeki olumlu etkilerinin kullanılması hedeflenmektedir. Ayrıca bina cephe tasarımı yapılırken çalışanların ve yaşayanların dış mekanları oturdukları yerde rahatlıkla görebilmeleri hedeflenmektedir.
Sonuç olarak, hastaneler gibi sürekli aktif olarak kullanılan, enerji,su gibi kaynakları yüksek oranda tüketen, ve de kullanıcı sağlığı ve konforunun en üst derecede önemli olduğu bina tiplerinde, tasarımında ve inşaatında uluslararası yeşil hastane kriterlerine uyum sağlanarak çok ciddi ekonomik, sosyal ve çevresel faydalar elde edilebilir. Bunlar zaten Sürdürülebilirlik kavramının üç sacayağını oluşturmaktadır. Standart binalara göre yüksek oranlarda enerji, su ve hammadde tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca insan sağlığı ve konforuna yönelik tasarımda ve inşaatta yapılan yenilikçi uygulamalarla daha yaşanabilir ve sağlıklı bir ortam sağlayacaktır.

10 Seçilmiş Örnek

Şubat sayımızda yer verdiğimiz “Sağlık Yapılarında Sürdürülebilir Yaklaşımlar” konusu ile bağlantılı olarak, dünyanın çeşitli bölgelerinden bazı sağlık merkezleri ile hastanelerde hasta için elzem olan iyileşme ortamını yaratma adına yapılan çalışmaları sizler için derledik.
PARALEL KONTEYNERLERDEN OLUŞAN PSİKOSOSYAL REHABİLİTASYON MERKEZİ
Mimar: Otxotorena Arquitectos
Yer: Alicante, Spain
Yıl: 2014
San Juan de Alicante Belediyesi’ne bağlı Centro Dr. Esquerdo kompleksinde bulunan arsa üzerine inşa edilen bina, Psikososyal Rehabilitasyon Merkezi yeni binası olarak tasarlanmış.
Teknik şartnamelere uygun olarak tasarlanan bina her iki tarafın ihtiyaçlarını karşılıyor. Bir taraf hastanede yatmayı gerektirmeyen ama ciddi ruhsal bozukluğu olan kişiler için bir İkamet; diğer taraf Sosyal Rehabilitasyon ve Entegrasyon Merkezi’nin ciddi ruhsal bozukluğu olan hastaları için bir Gündüz Merkezi. Binada bu nedenle; hastanede yatmayı gerektirmeyen, kronik ruhsal bozukluğu olan kişiler için açık ve esnek bir konut olarak toplum hizmeti verilmekte; öte yandan, Gündüz Merkezi ile serbest zamanlı fonksiyonel kurtarma programları ile yapılandırılmış faaliyetler yürütülmekte. 

Projede; tüm alan ve fonksiyonel ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak arsa özelliklerine uygun mimari çözüm uygulanmış. Bu doğrultuda bir binada gruplandırılan yapı, programın farklı alanlarda organize edilebilmesi için tek girişli ve ortak bahçe rekreasyon alanlı büyük bir paralelkenar konteyner olarak tasarlanmış.
SEMPATİK BİR KANSER DAYANIŞMA MERKEZİ MAGGIE’S KANSER BAKIM MERKEZİ
Mimarlar: Snøhetta
Yer: Aberdeen City, UK 
Yıl: 2013
“Forester Hill Hospital’ın güney sınırında, Westburn alanının kenarındaki yapı bağımsız bir noktada konumlandı. Maggie’s Kanser Bakım Merkezi karşısındaki boş araziden dolayı güney ve batıdan güneş ışığı alıyor. Bir tedavi merkezi olmayan ama kanserli hastaları biraraya getirerek onları birbirine bağlamak, yardım ve rehberlik etmek amacıyla kucaklayan bir yer. ” diyor Snøhetta. 

Bina, park bölgesinde bir köşk olarak tasarlanmış. Binayı bir kabuk gibi saran yumuşak dış formu binanın tamamını şekillendirirken ahşap iç binalarsa daha samimi odalar ve boş alanlar oluşturur. Tek katlı olarak tasarlanan binada özellikle ofis fonksiyonlarına çözüm olarak bir de küçük bir asma kat planlanmış.
İKONİK VE HEYKELSİ FORMU İLE GÜNEY AVUSTRALYA SAĞLIK VE TIBBİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
Mimar: Woods Bagot
Yer: Adelaide SA, Australia 
Yıl: 2014
Woods Bagot, Avustralya Güney Hükümeti ile Güney Avustralya Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü tasarım ve teslim anlaşması yaptı. Anlaşma sonucu; toplum sağlığı hizmetlerinde yenilik ve gelişmeleri teşvik amacıyla 675 araştırmacıya ev sahipliği yapacak dokuz araştırma modülü tasarladı.
Yenilikçi bir cephe tasarımı da dahil olmak üzere, modern mimarisi, ikonik ve heykelsi formu ile Adelaide şehir merkezinde inşa edilen bu yeni tıp ve sağlık merkezi yaklaşık 25.000 metrekare. Medikal keşfi ve işbirliğini teşvik eden yeni ve özgürleştirici laboratuvar tipolojisi ile dünyanın dört bir yanından gelen en iyi araştırmacıların dikkatini çeken araştırma ve hastane servisleriyle de sinerji yaratan bir uygulamaya ev sahipliği yapıyor.
DOĞAL IŞIĞIN HAKİM OLDUĞU RUSH ÜNİVERSİTESİ TIP MERKEZİ YENİ HASTANE KULESİ
Bu hastane projesi aslında kampüs çapında bir dönüşüm projesinin parçası. Bir ortopedi binası, bir otopark yapısı ile yeni yükleme ve dağıtım sistemlerini içeren 800.000 metrekarelik bir hastane. Cerrahi, radyoloji ve acil servislerle teşhis ve tedavi olanakları sunan 386 yataklı bu hastane binası, Rush Üniversitesi Kampüsü için önemli bir yatak kulesi.
Hastalar için verimli ve güvenli bir sağlık ortamı oluşturan yatak kulesinin geometrik tasarımı sayesinde hasta odalarına maksimum doğal ışık girmesi sağlanmış. Ayrıca çatı bahçesinin yapısal elemanları gibi görünen çatı pencereleriyle de aşağıdaki giriş yapısının doğal ışık alması sağlanmış.
ENERJİ VERİMLİ, ÇEVRE DOSTU HASTANE CERDANYA HASTANESİ
Mimar: Brullet Pineda Arquitectes
Yer: Puigcerdà, Girona, İspanya
Yıl: 2012
Yeni Cerdanya Hastanesi, Puigcerdà’nın bir kasabasında uygulanan yeni şehir planlamasının güçlü bir kentleşme örneği olarak nitelendiriliyor. Önemli bir eğime sahip arazi üzerine, deniz seviyesinden 1200 metre yükseklikteki arsanın kuzey tarafına konumlanan hastane binasının güney cephesinde yaklaşık 10.000 metrekare boş alan elde edebilmek için mimarlar tasarımda binanın ön tarafında bulunan beş katlı bloğun gölgesini göz ardı etmişler. Yeni şehir alanını tanımlayan bina; cadde planlamalarını şekillendirerek yeni meydanlar yaratıyor ve ağaçların nerelere dikileceğine de işaret ederek genel yapıya yardımcı oluyor.
Binanın gün ışığından en iyi şekilde yararlanabilmesi için yataklı birimlerin, ana destek alanlarının ve bekleme odalarının bulunduğu cephesi güneye doğru konumlandırılmış. Böylece hastane binasının enerji verimliliğine katkı sağlanarak doğal ışıktan en verimli şekilde yararlanması sağlanmış. Çevresel açıdan bakıldığında ise uygulanan genel strateji; kullanılan tüm malzemelerin düşük çevre etkili malzemeler olması...
KIRILARAK İÇ İÇE GEÇMİŞ İKİ KAYA PARÇASI GİBİ LEGACY ER ALLEN HASTANESİ
Mimar: 5G Studio Collaborative
Yer: Allen, Amerika
Shanghai Kent Metropol Projesi’nin üçüncü ayağını oluşturan ve Huatai Road üzerinde yer alan Shanghai Wuzhou International Plaza, şehrin farklı bölgelerinde enerji ve canlılık oluşturacak kentsel çevrelerin bir ayağı olarak planlanmış. Synthesis Design + Architecture ve Shenzhen Mimari Tasarım Enstitüsü tarafından Shanghai Wuzhou International Plaza için geliştirilen “Kentsel Kanyon” projesi ise açılan uluslararası yarışmada birincilik ödülü kazandı.
Yin ve Yang kavramının geleneksel Çin konseptinden esinlenerek, şehrin kent dokusuyla projeyi birbirine bağlayan tasarım; kırılarak iç içe geçmiş iki kaya parçası gibi organize edilmiş ve böylece kayan bir kanyon formu yaratılmış. Plaza bina kabuğunun kavramsallaştırılan ‘nehrin oyduğu kanyon’ desenlenişi ise çizgili artikülasyonlarla ifade edilerek şehrin kentsel enerjisini cepheden çatıya birleştiriyor.
YEDİ KÜÇÜK EV KÜMESİNDEN OLUŞAN NÆSTVED HASTANESİ, LIVSRUM KANSER DANIŞMA MERKEZİ
Mimar: Effects
Yer: Kopenhag, Danimarka
Livsrum; Danimarka’daki Næstved Hastanesi’nin yeni kanser danışma merkezi. Bu merkez; iki yeşil açık alan etrafında yedi küçük ev kümesi olarak tasarlanmış ve her evin kendine özgü bir işlevi var. Farklı çatı yükseklikleriyle kendine özgü mimari karakteri olan küçük evler etrafındaki hastane binalarından ayrılarak, kullanıcılarının konfor ve refahı düşünülerek tasarlanmış.
Kullanılan tam donanımlı malzemeler ile iki tipte inşa edilen tesisin yatay çizgili dış yüzeyleri beyaz fiber çimento levhalar ile kaplanmış. İç avlular ve bina giriş yüzeylerinde ise dikey ahşap tahtalar kullanılarak bütünlük sağlanmış.
BASİT, PRATİK BİR O KADAR DA FONKSİYONEL PLANLANMIŞ MOLLET SUBAKUT HASTANESİ
Mimar: Mario Corea Arquitectura
Yer: Barcelona, İspanya
Yıl: 2013
Mollet del Vallès’de 50’li-60’lı yıllarda inşa edilmiş bir hastane olan Subakut Hastanesi aslında başarılı bir yenileme projesi. Mevcut ve gelecekte ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına çözüm üretebilecek bir hastane olacak şekilde tasarlanan bu yenileme projesi; basit, pratik ve bir o kadar da fonksiyonel planlanmış... Subakut Hastanesi; enerji tasarruflu bir hastane olarak ektili müdahaleler sonucu düşük maliyetlerle renove edilmiş. Hastanesinin mimari ekibi ilk olarak eski binadan mümkün olduğunca yararlanarak belirli noktalarda yapıyı güçlendirerek çalışmalarına başlamış. Sürdürülebilirlik esasları doğrultusunda yenilenen binada enerji tasarrufuna yönelik yeniden yalıtım yapılarak yapıya güneş panelleri dahil edilmiş. Ayrıca binanın doğu ve batı cephelerinde uyguladıkları dikey alüminyum güneş koruyucu barlar ise binada yeni bir cephe görevi görüyor.
DOĞAL VE RAHATLATICI BİR ORTAM KHOO TECK PUAT HASTANESİ
2010 yılında bahçe ve iç düzenlemeleriyle “Skyline Greenery” birincilik ödülü alan dev hastane binası birbiriyle bağlantılı ama ana işlevlere göre gruplanmış 4 farklı binadan oluşuyor. Hastane bütününde mimarlar, binalar arasında ve iç alanlarda yeşil bahçeler oluşturarak doğal ve rahatlatıcı bir ortam yaratmaya çalışmış.
Ara katlarda, teraslarda ve koridorlarda dev çiçeklikler içinde bahçeler yaratılan hastane binasının koridorları da Singapur’un ikliminin uygun olması sebebiyle açık bırakılmış. İç mekan tasarımında doğal ve sıcak malzemelerin kullanıldığı binanın ortak alanlarına da heykeller ve enstalasyonlar yerleştirilerek sıradışı mekanlar yaratılmış. Ayrıca hastane bitişiğinde bulunan yapay gölet ve yeşil alanlar da hastaların ve ziyaretçilerin kullanımına açılarak yeniden yorumlamış.
GÜNEŞİN İYİLEŞTİRİCİ ETKİSİ ABC KANSER MERKEZİ
ABC Onkoloji merkezi dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Mexico City’de yoğun bir konut dokusu içinde bulunan özel bir hastane. 6200 metrekare arsa üzerine dört katlı bir bina olarak inşa edilen onkoloji merkezi aynı zamanda köprülerle hastanenin diğer birimlerine bağlanmış.
Hastane binasının etrafındaki eski konutlar ile eski depo alanları gibi çeşitli faktörlerin tasarımı etkilediğini belirten mimarlar istenmeyen manzaraları önlemek için kumlanmış cam bloklar kullanarak doğal ışığı filtrelemeyi başarabilmişler. Gün ışığından daha fazla yararlanabilmek için de hastane giriş bölümünde dört kat boyunca devam eden aydınlık bir iç boşluk oluşturulmuş. Tasarımda bu karşılama boşluğunun karşısına düşey sirkülasyonu sağlayan asansörler ve merdivenler yerleştirilerek açık kat koridorları oluşturulmuş. İç mekanlarda sıcak ve görsel devamlılık sağlayan bir mekan kurgusu ile oluşturulan bu aydınlık ve açık alanların amacı; güneş ışığının iyileştirici etkisini içeri alan mekanlar yaratmak olmuş.

​Hastanelerin Hem Dünya Hem Verimlilik İçin Çevre Dostu Olmaya İhtiyacı Var

Ufuk ErenTürkiye Sağlık Platformu Kurucusu
Günümüzde moda olmaktan çıkıp gerçek anlamını bulmaya başlayan “çevre dostu” kavramı, fazla gündeme gelmese de hastanelere ve sağlık kurumlarına da pek çok fayda sağlıyor.
Ekolojik yapılar, çevre dostu binalar, LEED ve BREEAM sertifikaları... Bunlar son birkaç yıldır gündemimize giren ancak bugün mutlulukla ülkemizde de standartlaşmaya başladığını gördüğümüz kavramları temsil ediyor. Bu çevre dostu yapıların sağlık sektöründeki yansımalarına baktığımızda ise sadece doğayı koruma değil, verimlilik anlamında da önemli faydaları olduğu görülüyor.
Bir hastaneyi ele alalım. Büyüklüğü fark etmeksizin hemen her hastane binasında birkaç nokta öne çıkar. Sunulan hizmetlerin çeşitliliği, hastaların hastanede kalma süreleri, yatak sayısı vb. Bu noktalar, ister spesifik bir alanda hizmet veren küçük ya da orta ölçekli hastaneler olsun, isterse Türkiye’de “şehir hastaneleri” olarak tanımlanan binlerce yataklı büyük sağlık kompleksleri olsun yatak sayısı haricinde pek değişmez.
Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, her bir hastanenin verimlilik adına yapabileceklerine dair bir liste de oluşturulabiliyor. Enerji tüketimini azaltmaya yönelik girişimler, kullanılan materyallerin daha uzun ömürlü olması ilk akla gelenler. Yılın 365 günü, 7/24 çalışan bir yapıda enerji maliyetleri ister istemez ilk sırada kendine yer buluyor.
Sağlık sektörünün gündemindeki “kağıtsız hastane” ve “hastasız hastane” yaklaşımları çevre dostu ve sürdürülebilir yapıyı destekleyecek.
Bir hastane nasıl çevre dostu olur?
Basit bir bakış açısıyla her bir hastaneyi aslında bir fabrika gibi de düşünmek mümkün. Hem hastaneler hem de fabrikalar çoğunlukla 7/24 çalışan, içlerindeki cihaz ve makinelerin sürekli faal olduğu, aydınlatma sistemlerinin neredeyse hiç kapanmadığı yerler. Bununla birlikte acil durum sistemlerinin hastanelerde hastalar, fabrikalarda makineler için durmaksızın çalıştığını ekleyebiliriz. Her ikisinde de ölçek büyüdükçe enerji tüketiminin artması, hastaneleri de diğer tüm yapılar gibi sürdürülebilir olmaya zorluyor.
Peki bir hastaneyi sürdürülebilir kılan faktörler neler? Burada üç ana başlıktan söz etmek mümkün: Çevrecilik, verimlilik ve kalite. Sonuncudan başlarsak kalite faktöründe teknolojiyi doğru ve etkin bir şekilde kullanmanın etkileri görülüyor. Tüm hastane süreçlerini kapsayan gelişmiş bir “Hastane Yönetim Bilgi Sistemi”, hastaların kalış süreleri, hasta bilgilerinin güvenli bir şekilde saklanması, istendiğinde hızlı bir şekilde erişim sağlanabilmesi gibi alt bileşenleri bünyesinde barındırıyor. Kalite için gösterilen bu yaklaşım bir sağlık işletmesini daha verimli hale getirmeye yardımcı oluyor. Verimli olmak içinse ekipmanların doğru bir planlamayla, doğru bir şekilde kullanımı, toplam kullanım sürelerinin uzunluğu, klinik harici diğer operasyonların (yemek, otopark, güvenlik vb.) etkinliği ve mevcut sistemle entegrasyonu önem kazanıyor. Yapılan her bir işlem daha mutlu ve sağlığına kavuşmuş hastalar olarak hastanenin verimliliğine katkı sağlıyor.
Çevrecilik bileşenini ise iki farklı başlık altında ele almakta fayda var. Birincisi, tipik bina teknolojileri örneklerinde olduğu gibi aydınlatma otomasyonları, yenilenebilir enerjiden daha fazla faydalanma, yağmur sularının toplanıp arıtılarak en azından bahçe sulamasında kullanılması, kullanılmayan odaların doğru bir planlama ve elbette teknolojinin yardımıyla kullanımın hemen öncesinde otomatik olarak hazır hale getirilmesi ilk akla gelenler. İkinci başlık ise, teşhis ve tedavi için kullanılan cihazların enerji tüketiminde kendini gösteriyor. Enerji verimliliği bilinciyle üretilmiş bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme cihazları, tıpkı evlerimizdeki beyaz eşyaların yaptığı gibi hastanelerin de karbon ayak izinin azaltmaya yardımcı oluyor.
Hastane yöneticileri bilinçleniyor
Bu açıdan baktığımızda hastane yöneticilerinin yıldan yıla daha fazla bilinçlendiğini söylemek mümkün. Bugün Türkiye’de yeni inşaa edilen hastanelerin pek çoğunun günümüzün çevre dostu standartlarına göre yapıldığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte, eski hastanelerin de çeşitli modernizasyon projeleriyle iyileştirme adımları attığını görebiliyoruz.
Sevindirici olan bir nokta, bu yaklaşımın yalnızca özel sektör tarafında değil, kamu tarafında da hayat bulması. Örneğin yeniden inşaa edilen Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Türkiye’nin LEED Gold sertifikasına aday ilk kamu hastanesi olma niteliği taşıyor. İstanbul’da yeniden yapılan diğer önemli hastanelerden Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi de aynı şekilde LEED Gold için adaylar.
Sağlık sektörünün gündemindeki “kağıtsız hastane” ve özellikle kronik hastalıklara sahip olan hastaların uzaktan takip edilerek hastaneye sürekli gelme ihtiyacını ortadan kaldırabilecek “hastasız hastane” yaklaşımları bu çevre dostu ve sürdürülebilir yapıyı destekleyecek. Önemli olan, hastane yöneticilerinin doğru teknolojiyi tercih ederek bunu sağlayacak ortamı hazırlamasından geçiyor.
Ufuk Eren kimdir?
Türkiye’de sağlık sektörünün tecrübeli isimlerinden biri olan Ufuk Eren, Siemens Sağlık Sektörü’nde uluslararası çapta üst düzey yöneticilik, Acıbadem Sağlık Grubu’nda İcra Kurulu Üyeliği, Türkiye ve İsviçre’de büyük hastanelerin yönetim fonksiyonlarında görev almıştır. 25 yılı aşkın bir süredir sağlık sektörüne hem Türkiye’de hem de dünyada yön veren isimlerden biri olan Eren, sahip olduğu deneyimi kurucusu olduğu Volitan Danışmanlık’ta sürdürmektedir. Volitan’da, 2005’ten bu yana pek çok PPP projesinde edindiği bilgi birikimini bu alanda yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı şirketlere sunan Ufuk Eren, bu kapsamda iş planı ve fizibilite hazırlama süreçlerine ilaveten doğru teknoloji ve yöntemlerin tercih edilmesi noktasında da müşterilerine destek sunmaktadır. Volitan Danışmanlık, ayrıca sağlıkta PPP projelerinde organizasyonu kolaylaştıracak bir GPO (Group Purchasing Organization - Grup Satın Alma Organizasyonu) kurmak için dünyada bu alandaki en büyük firmayla bölgesel ortaklık konusundaki çalışmalarını sürdürmektedir. Dünya’nın lider danışmanlık firmalarından EY’ın bölgesel Sağlık Sektörü kıdemli danışmanı olan Eren aynı zamanda da Türkiye Sağlık Platformu kurucusu ve lideridir.

Dünyanın En Sürdürülebilir Hastanelerinden Birisi

Eskenazi Sağlık Kampüsü
Eskenazi Sağlık Kampüsü, Indianapolis’in en batısındaki 150.000 m2 alan üzerinde altı bina ve bir katlı otopark içeren bir kampüs ve bu kampüsün tasarımında HOK liderliğindeki bir takım görev aldı.
Kampüse verilen LEED Gold sertifikası; yataklı bir hastane, çatısında çiftliği de olan bakım merkezi, “The Commonground” (ortak alan) adlı bir açık hava plazası, fakülte ofis binası, hastane restoranı, merkezi hizmet santrali ve merkezi ısıtma santralinin de dâhil olduğu birçok farklı bina tipini kapsıyor.
Eskenazi Sağlık’ın CEO’su Dr. Lisa Harris “Eskenazi Sağlık kampüsündeki binaların çeşitliliği göz önünde bulundurulursa, HOK liderliğindeki takımın bizim birincil hedefimiz olan LEED Silver’ın da önüne geçerek LEED Gold sertifikasına ulaşmayı başarmasından mutluluk duyuyoruz” diyor. HOK Sağlık Hizmeti müdürü Paul Strohm ise “Eskenazi Sağlık’ta odağımız, tüm boyutlarıyla sağlığa katkıda bulunmak. Önceliğimiz, her dönemde genel sağlığı mümkün olduğunca sağlamak. Bu çevre dostu hastane kampüsü hizmet sunduğumuz insanlara olan bağlılığımızın bir ifadesi olduğu gibi, gelecek nesillere olan bağlılığımız olarak da değerlendiriyoruz. Eskenazi Sağlık’ın işletmelerinin her aşamasında daha sağlıklı, enerji açısından daha verimli bir çevre yaratmaya olan bağına katkıda bulunduğumuz için gurur duyuyoruz” diye ekliyor.
Takımın sürdürülebilirliğe olan bağlılıkları; sağlık hizmeti, ofis, restoran - merkezi hizmetler ve ısınma santralleri olmak üzere dört farklı bina tipi ile yenilikçi, yüksek performanslı bir tasarım yaratmak için işbirliği içinde çalışmalarını sağlamış.
Eskenazi Sağlık Kampüsü’nün LEED Gold sertifikası kazanmasına yardımcı olan sürdürülebilir tasarım stratejilerinden bazıları ise şöyle sıralanabilir.
- Hastalar, personel ve çevre halkı için yaygın bir sağlık eğitim programı.
- Hastane ve kampüs restoranı için yıllık 1 tona yakın ürün yetiştirilmesini sağlayan gökyüzü çiftliği dâhil olmak üzere 3.250 m2’lik yeşil çatı.
- Kampüsün sulama ihtiyacının %100’ünü sağlayan yağmur suyu toplama sistemi.
- Yanındaki White Nehri havzasını destekleyen, proje öncesi duruma kıyasla yüzey akışını %40 azaltan tesis içi sel suyu arıtma ve filtreleme sistemi.
- İçme suyu kullanımını %40 azaltan düşük akımlı tesisatlar.
- %48’i yerel tedarikçilerden temin edilen yapı gereçleri ile bir önceki yapıdan kalan atık malzemenin %80’inin geri dönüştürülmesi.
- İşyerine bir otomobili ortak kullanarak gelenler, az salınımlı ve benzini verimli kullanan araçlar için otopark programı.
Hastane, doğayla iletişim kuran bir sanat programı da içeriyor. Eskenazi Sağlık, aynı zamanda aşınmış ve atık ile doldurulmuş bir araziyi gelecekte şehir parkına dönüştürmek için Indianapolis şehriyle işbirliği yapıyor.
2013 yılının Aralık ayında açılan Eskenazi Sağlık kampüsü, 19 faal oda ve dört müdahale laboratuvarı, 12 doğumhane, 16 yataklı klinik karar ünitesi içeren 100 yataklı bir acil servis tedavi odası ve 200’den fazla seyyar klinik muayene odası ile 315 yataklı bir hastane içeriyor.

Eskenazi Sağlık Kampüsü, ABD’nin Indiana Eyaletinde Indianapolis şehrinde Sidney & Lois Eskenazi Hastanesi’ni de içeren Indianapolis’teki ana kampüsü, dünyanın en büyük LEED Gold sertifikalı sağlık kampüslerinden biri ve Indiana’nın tek LEED Gold ödüllü sağlık kampüsü olma özelliğini taşıyor.